İnsülin direnci, vücudun kan şekerini etkili bir şekilde kullanmakta zorlanması durumudur. Bu hastalığa sahip bireylerde, kan şekeri seviyeleri normal sınır olan 140-160 mg/dL değerlerinden çok daha fazladır. İnsülin üretiminden sorumlu olan pankreas, direnç arttıkça daha yoğun çalışmak zorunda kalır. Bu aşırı çalışma temposu, zamanla pankreasın yorulmasına ve işlevini yerine getirememesine sebep olabilir. İnsüline karşı direncin halk arasındaki ve tıp literatüründeki adı Tip 2 diyabettir. Bu durum, ani kilo alımlarına, eklem ağrılarına, halsizliğe ve yorgunluğa yol açabilir. Bu tür belirtilere sahip olan hastaların kan değerlerini mutlaka kontrol ettirmesi gerekmektedir.

Son zamanlarda yaygınlaşan bu testin adı HOMA-IR'dır. Bu test sayesinde vücudunuzda insülin direnci olup olmadığını anlayabilir ve buna göre ilaç tedavisine başlayabilirsiniz. Bu testi yapabilmeniz için aç karna kan vermelisiniz. Açlık kan şekeri ile insülin değeri çarpılarak 405'e bölünür ve bu değer insülin direncinizi gösterir. Kan değerlerinizde normalden fazla insülin tespit edilmesi durumunda, vücudunuzun insüline karşı direnç gösterdiği anlaşılmaktadır. Kanınızda fazladan bulunan ve kullanılmayan bu insülin, pankreasınıza, karaciğerinize ve kalbinize ciddi zararlar verebilir.

HOMA-IR testinde 2.5 üst sınır olarak kabul edilir. Bu sınırın üstündeki değerlerde insülin direnci, yani Tip 2 diyabet teşhisi konur. Konulan bu teşhis sonrasında, hasta ömrü boyunca ilaç tedavisi almak zorundadır. Erken teşhis bu hastalıkta da çok önemlidir. Bu yüzden kan şekerinizi yılda bir defa mutlaka kontrol ettirmelisiniz.

İnsülin direncinin belirtileri arasında şunlar bulunur:

Risk faktörleri ise şunlardır:

İnsülin direncini önlemek ve yönetmek için birkaç strateji bulunmaktadır:

İnsülin direnci, kontrol altına alınmadığında ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle, belirtileri fark eder etmez bir sağlık profesyoneline başvurmak önemlidir. Erken teşhis ve uygun tedavi ile yaşam kalitesini artırmak mümkündür.